6 Mart 2014 Perşembe

BİR KADIN
(8 Mart Dünya Kadınlar Günü)
 Bir Kadın, yorganın  içine sokuldu  ve düşlere daldı…
Bir Kadın, gece vardiyasında; uzun boylu esmerce
Makinesinin başında gözlerinden uyku akıyor!
Bir başka Kadın; çocuğunu emziriyor sevgiyle
Mutlu bir Kadın: erkeğine sarılmış güvenli.
 Kadın ağlıyor, öfkeli! Kocası aldatmış içi yanıyor!
(Erkekler eşini bir kadınla aldatmıyor mu? Bu ne yaman çelişki)
Başka Bir ev;
Bir Kadın, lütfen yapma diyor, kaba kaba elleriyle kendini dövene;
(Döven erkek küçük bir çocuk!)
(Annesine lütfen vurma, ne olur seni üzmeyeceğim!diye yalvarıyor)
Kadın çaresiz, morluklarla nasıl çıksın sokağa?..
Mekan  değişir takma adı ile ‘Bir Kadın’  şarkı söylüyor; yorgun
Burası bir bar ve aç gözlü müşteriler(1996)
(Yıl 2014 Bar Kadını telaffuzu maziye gömülse de; gözler hala  aç?)
Bir Genç Kadın’a,müjde ! Anne olacaksınız, dedi doktor.
Artık nefes aldığı sürece çocuğu için var.
Köyde Kadın, üç-beş çocuk ve hep çalışan.
 Şehirli Kadın, özgür görünen gizli mahkum.
 Sosyete Kadın, ikoncan, sevgisiz bir boşlukta gezinir.
Bir  Kadın eşitim derse bak o zaman; külahlar değişir
 Yalnızdır işte o zaman!
Çabuk biter beraberlikleri, sevgileri, aşkları(70-80-90’lar böyle)
( 20. yüzyıl Kadın çağı! Onlarsız  olmuyor reklamlar vee yine  yalnız?)
(Artık ne kadın erkeğe: ne erkek kadına katlanmıyor; anlık paylaşımlar moda)
Bir Kadın sevmiş, boyun eğmiş, beklerim demiş sonsuza…
(Anlamış Hanyayı Konya  çok çooook beklemiş…)
 Bir Kadın  düşmüş! Kimin için? Kimlere  göre?...
 O düşmüş Bir Kadın P…… paralar kazandırır  kim düşük’tür  size göre?
 Hanımefendisi olan Bir Kadın ise sükse atar belki o parayla(?)
( Aşklar bile alınıp satılır olur parayla)
Bir Ana Kadın,  acı  çeker !
 Tarlada çapa  yapar iki büklüm!
 İşçi Bir kadın, pamuk toplar ovada güneş yanığı yüzüyle
Evlatları için!...
Karadeniz’de kadın, sırtında selesi fındık toplar, erkeği kahvede
Yönetici Bir Kadın, müdür, bakan, milletvekili, başbakan..
Acımasız oluvermiştir birdenbire?...
Çarklar kadınsılığını almış; erkekleşmiş Bir Kadın
Verimsizdir sevgiden yana, çıkarları peşi sıra sever gibi görünür(!)
Bir Kadın’dır yine de adı sevgiyle anılsın ister!
Dokunulmak, sevilmek, insanım diye haykırmak!
Yıldızları tek tek saydırmak varsa sevdiğine.
Bir Kadın, sanatçı, rengarenk tablo gibi ruhu kelebek
Bir Kadın, dünyadaki hem cinsleri gibi…
Çocukluğu, genç kızlığı iş hayatı bir yana;
 Evi olsun içinde seven bir erkeği .
(Acaba artık kadınlar  böyle mi düşünüyor?...)
Kumadır Bir Kadın, diğer kadının gözünde.
Kibarcası metrestir   kürkler hayal eden.
 (Şimdi Bir Kadın metres ‘out!’ Çapkın leydi ve centilmenler ise ‘in’)
Eskiden Bir Kadın ‘eksik etek’tir denirdi kısacası
( Yakıştırması fi tarihte kalmadı mı)
9 ay 10 gün fazlası olan erkek-lerin anası, bacısı, eşi;
Bir Kadın! Sadece Bir Kadın!Değil mi.
Bir Kadın’ın namusu kirlendi  diye ölüm fermanı verilir!
Aile meclisiymiş(!) heyhat? Nasıl kıyar anası kızına?...
Bir Kadın’ı kim kirletir? Temiz, saf, masumiyet(!)Niçin?
(Geçti Bor’un pazarı Sür E…Niğde’ye)
Bir Kadın bazen sevmese de evlenmek zorundadır.
Bir Kadın’ın  babası, kocası, ağabeysi yani koruyucuları(!)
Ne yazık ki diğer Bir Kadın’ın korkunç rüyası, kabusu, kirleticisi…
Bir Kadın, kimi din iman, tarikat ile dikkat çekmemeli!
Bir Kadın, modern, eğitimli, aydına benzemeli!
Bir Kadın, ayıp, günah, haram, helali bilmeli!
(Giyeceği, yiyeceği, eğleneceği, yatacağı)
(Erkekler tarafından fetva ile  belirlenir…)
Bir Kadın, bütün bunları bertaraf eder
Tomurcuk gül memelerinde sevgi çiçekleri açtırır ki

Kadındır! Güçlüdür!(1996-2014)

5 Mart 2014 Çarşamba





Ressam Selma Erişen, içindeki cevherin izini sürüyor…

VE GELİN GÖRÜMCELER DE DÜNYA RESSAMLAR GÜNÜ’NDE…

Ressam Selma Erişen ilkokuldan arkadaşlarım ‘defterlerine resimler yaptığımı söylediklerin’ de doğuştan gelen resim yeteneğimin izini sürmeye başladım.

GELİN GÖRÜMCELER DÜNYA RESSAMLAR GÜNÜ’NDE…
GİRİŞ: Sanat toplumun öz değerlerinden doğar ve toplumdan ayrı düşünülemez. Toplumun gelişiminde çok rol oynayan sanatın bir kolu var ki imgeleri ve hayalleri renklerin dili ile tuvallere çizerek insanı, doğayı tanımaya ve anlamaya çalışır. 27 şubat Dünya Ressamlar Günü etkinliğinde Anse’de ressamlarla birlikte Tuvalı başında elinde fırçası ile resim çalışması gerçekleştiren ressam Selma Erişen’le ayaküstü sanat üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
BAŞARILI RESİM KARİYERİ AİLEDEN
Türk Resim sanatına, tuvaller üzerinde en güzel sergilediği karakalem figürler ve renklerle harmanlayarak muhteşem tablolar gerçekleştiren ressam Selma Erişen görsel sanat şölenine hazırlanıyor gibiydi.Röportajıma röportajıma geçmeden önce,bu derece sıcak samimi iltifatlar alacağımı düşünmeye vaktim olmamıştı. Yoğun etkinlik çalışmasında katıldığımız 27 Şubat Dünya Ressamlar Günü’nde bize de zaman ayırabildiği için, öncelikle tebessümü yüzünden eksik olmayan Selma Erişen’e çok teşekkür ediyorum.

RESİM TOPLUMUN GİZEMLİ AYNASIDIR

Sanat toplumun öz değerlerinden doğar ve toplumdan ayrı düşünülemez. Toplumun gelişiminde çok rol oynayan sanatın bir kolu var ki imgeleri ve hayalleri renklerin dili ile tuvallere çizerek insanı, doğayı tanımaya ve anlamaya çalışır. 27 şubat Dünya Ressamlar Günü etkinliğinde Anse’de ressamlarla birlikte Tuvalı başında elinde fırçası ile resim çalışması gerçekleştiren ressam Selma Erişen’le ayaküstü sanat üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. 1959 Ankara doğumlu sanatçı Selma Erişen’in babası Kars-Sarıkamışlı Annesi Bayburtlu Telekom’dan emekli olduktan sonra resim üzerin yoğunlaşmış. Erişen, Ailemde de resimle uğraşanlar var. Yıllar önceydi tesadüfen ilkokul arkadaşlarıma rastladığımda onlar bana “Sen hatırlıyor musun biz ilkokuldayken hepimizin defterlerinin bir sayfasına resim yapardın” dediler ben bunu unutmuştum onlar bana hatırlattı diye bahsetti.

SELMA ERİŞEN RESİM SANATINI ANLATTI

Sanat sonu olmayan bir yolculuk ve ben ömrümün sonuna kadar resim yapacağım diye bahseden Selma Erişen, resim sanatında renk, doku, format, kompozisyon teknik ve akımlardan söz etti.Erişen: “Daha önce kendi atölyemde çalışırken de şimdi şu an evimde serbest çalışırken de resim tekniğimi geliştirmeye yoğunlaştım. Desen vb. karakalem çalışması yaptım. Sergiler açtım, karma sergilere katıldım,Kanal B televizyon programın ‘Sende dene programında yer aldım. Kültür Bakanlığı tarafından resimleri eser değerindedir diyerek onore edildim. İki kişisel sergi olma üzere y onu aşkın sergiye iştirak ettim. Madalyon’da şu an Sultan Arat galeride 14 Şubat Sevgililer günü tablom bulunmakta. Didim Akbük’te sergiye katıldım. Çoban Ressamla ‘da birlikte çalışmalarımız oldu” dedi. Daha sonra Türkiye ve farklı illerden ve Azerbeycan’dan gelen usta ressamlarla aynı havayı solumaktan aldığı memnuniyeti ifade etti.
SANATÇILARIN MESAJI…
Ressam olmak isteyenlere de anlamlı mesajlar veren sanatçımız, “Resim doğuştan bir yetenek ama yaşı küçükse Güzel Sanatlardan eğitim alarak resim sanatçısı kendini yetiştirmeli” dedi ve ressamların kendin ifade ediş tarzı olduğundan söz etti.Erişen: “Yeteneğiniz dışında iyi bir ressam olmak için usta ressamların atölyesine devam ederek,tekniğini öğrenerek ,anatomi ve resim hakkında yazılanları takip ederek bilinçli bir şekilde resim eğitimi ile ustalaşabilir.Okul veya hocadan, teknik, ışık, gölge, anatomi mutlaka öğrenilmesi gerekir. Sonrasında çok çeşitli resim akımlarından yağlıboya, suluboya eline yatkın olanı seçer. Resim sanatı çok çalışmak gerekir. İşçiliği zor yıllara uzanan tecrübee gerekir . Ustaların, fırçasından, duruşuna kadar her ince detay ve evrene duyarlılık önemlidir” dedi.
DÜNYA RESSAMLAR GÜNÜ ÇOBAN RESSAMIN MAHARETİYLE UNESCO YOLUNDA
27 Şubat Dünya Ressamlar Günü hakkında değerlendirmelerde bulunan ressam Selma Erişen: “Çoban Ressam öncülüğünde ve maharetiyle bu çalışmayı başlatmış olduk. Çok güzel bir fikir olarak değerlendirmekteyim. Girişken ve sanatçı ruhu olan Ressam Süleyman Şahin’le birlikte Dünya Ressamlar Günü Unesco terafından kabul edilmesi için çalışıyoruz. Ressamlar Günü’nün Türkiye çapında dokuzuncusu kutlandı ama 10. yılında UNESCO’dan karar çıkarsa dünya çapında da kutlamayı planlıyoruz” şeklinde konuştu.

GELİN GÖRÜMCELER RESSAMLAR GÜNÜ’NDE…
Sanat sessiz çığlıkların devingen hayatın zengin armonisi ile yaşadığımız çağda olaylara tepki, çağdaş kentin değişen, huzursuzlaştıran ayrıştırıcılığına karşı 27 Şubat Dünya Ressamlar Günü’nde Tekkayalar ailesin şekil şeme ve boyutu göz ardı ederek birleştirmiş. Ortaokuldan beri resim (45) yapan Şebnem Tekkaya ve ressam görümceleri Gülay Nalcı Tekkaya ve Tüzün Bayır ANSE’de buluşup Dünya Ressamlar Günü’nü kutladılar. Bu kutlamaya duyarsız kalmayan Şebnem Tekkaya’nın eşi aile bireylerini yalnız bırakmayarak Dünya Ressamlar Günü’nde gazetemize ailece poz verdiler.

ŞEBNEM: RESSAMLARA YAŞARKEN DEĞER VERİLSİN
Hem genç hem güzel ve iki çocuk annesi olan sözlerinin başında ‘her şeyin başı sevgi’ diye niteleyen Ressam Şebnem Tekkaya Dünya Ressamlar Günü’ne görümcelerinin haberdar etmesiyle katılmış ve pekçok karma sergiye katılmış şimdi ilk kişisel sergisini açmaya hazırlanıyor. Tekkaya: “Resim ve müziği çok seviyorum. Pekçok Karma sergiye katıldım. 60’dan fazla tablomla kişisel sergim için hazırlanıyorum. Burada olmaktan çok memnunum sanatçıların yaşarken değil hep öldükten sonra değerlerini veriyorlar” diye konuştu.
Gürkan Tekkaya: Ablamı, kızkardeşimi ve eşimi sonuna kadar destekliyorum, dedi.
 —Çoban Ressam ile birlikte.
Azerbeycanlı ressam Nevai Metin Memedoğlu röportajı

Fırça izlerinde Azeri,Türk ve Rus kültürünün izi…
Azerbeycanlı ressam Nevai Metin Memedoğlu ile buluşmamız Anse’de 27 Şubat Dünya Ressamlar Günü etkinliğinde canlı performans esnasında gerçekleşti.
AZERBEYCANLI RESSAM NEVAİ METİN VE ÇOBAN RESSAM, MEMİK RESSAMIN DOSTLUĞU
Dünya kültürlerini özümsemiş mütevazi, naif ve oldukça sohbet canlısı sanatçı Nevai Metin Memedoğlu ile spontane bir röportaj gerçekleştirdik. Kısa söyleşimizde Dünya Ressamlar Günü başta olmak üzere genel olarak resim sanatının dünü, bugünü ve yarını üzerine yoğunlaştık. Nevai Metin, Türkiye ve dünyanın tanınmış ressamı Süleyman Şahin’in 27 Şubat Dünya Ressamlar Günü daveti üzerine buraya geldiğini iki yıl üst üste Dünya Ressamlar Günü etkinliğine katılmaktan duyduğu memnuniyeti ifade etti. Azerbeycanlı ressamla söyleşimizi aktarmadan önce kendisine teşekkür etmekten sevinç duyarım.
SANATIN GÜNEŞ OLUP GÖNÜLLERE GÜZELLİK VERDİĞİ ÜRETKEN GÜNDE..
Nevai Metin Memedoğlu Bakü’de ferdi ve karma sergilerim oldu. Ve Türkiye’de İzmir’de 2010 yılında sergimiz oldu. Türkiye’de ressamlık ve ressamlar daha öndedir. Yani Türkiye’nin özgürlüğünün 90. yılında Azerbaycan ise 20. yılında O yüzden resim istediği yerde olmasa da resimlerimde dünyanın kültürünü yansıtıyorum. Sanata bakış açıma göre resim para için yapılmaz. O zaman o sanat olmaz. Yapıldıkdan sonra satılır çünkü i yaşamak için çalışmak zorundayız. Benim de bir reklamcılık şirketim var. Onunla geçimimi sağlarım, resmi sanat için yaparım…

NEVAİ METİN MEMEDOĞLU KİMDİR?

Nevai Metin: “1965 yılında Azerbaycan’ın Gazah ilinde doğdum. Yalanı sevmem, yarınmağı sevmem. Çocukluğumdan resim yapmayı sevdim. 1982 yılında Azerbaycan Pedagoji Üniversite’sinin Bedii Grafika (gözel sanatlar) fakültesini kazandım. Çocukluğumdan anneannemin himayesinde büyüdüm. Çok severdi beni. O yüzden ne yapsam karışmazdı bana. Resimlerimi korurdu herkesten. Kimse benim resimlerime tokunamazdı…
Üniversite yıllarımda gazetelerde resimlerim basılırdı. Üniversiteyi bitirdikten sonra bir kaç vezifelerde çalıştım. Ama resim beni bırakmadı. Özel şirketimi kurdum. Ama resmi unutmadım, unutamadım. İki yıldır Türkiye’de kutlanan Dünya Ressamlar Günü’ne ben de katılmaktayım. Kendim aynı zamanda Uluslar arası Aktivist Sanatçılar Birliği’nde Azerbeycan temsilcisiyim”dedi.

HALK BİZE GELMEZSE BİZ KÖY MEYDANINA PAZARA HALKIN AYAĞINA GİDERİZ…

Azerbeycan’dan 27 Şubat Dünya Ressamlar Günü için Çoban Ressam Süleyman Şahin’in daveti üzerine geldim. Çok memnunum Dünya ressamla günü adına mücadele eden Süleyman Şahin doğru yoldadır. Şair Ümit yaşar Işıkhan’ın da bir sözü var ‘ malumumuz üzre dünyada sanata biraz sevgi azaldı bu Türkiye’de de böyle Azerbeycan’da da.. tüm dünyada da böyle ‘ Eğer okurlar ve çizerler bize gelmezse biz onların ayağına gidelim o zaman bir köy meydanında, bir Pazarda resim yapalım, şiir okuyalım. halk gelsin nasıl resim yapıyorlar diye baksınlar. Sanatla iletişim kursunlar. Bugun ANSE’deki canlı performansın en önemli özelliği de bu.

HERKESİN BİR GÜNÜ VAR NEDEN DÜNYA RESSAMLAR GÜNÜ OLMASIN?

Metin, Dünya Ressamla Günü adına mücadele eden Süleyman Şahin doğru yoldadır diyerek Çoban Ressam’a destek veren Ressam, “Herkesin belli bir günü var ressamlar günü neden olmasın? Dünya bunu bir gün mutlaka kutlayacak. İki yıldır Türkiye’de kutlanan Dünya Ressamlar Günü’ne ben de katılmaktayım. 

Aktivist Sanatçılar Birliği Türkiye Başkanı Şair Ümit yaşar Işıkhan’ın da bir sözü var ‘ malumumuz üzre dünyada sanata biraz sevgi azaldı” der, “Bu Türkiye’de de böyle Azerbeycan’da da..tüm dünyada da böyle” fakat, Ümit Bey der ki ‘ Eğer okurlar ve çizerler bize gelmezse biz onların ayağına gidelim o zaman bir köy meydanında, bir Pazarda resim yapalım, şiir okuyalım. Halk gelsin nasıl resim yapıyorlar diye baksınlar. Sanatla iletişim kursunlar,”der. Metin, bu gün geçen yıl Azerbaycan’da da kutlanıyor Dünya Ressamlar Günü dünyaya armağan olacak mutlaka bir gün, diye konuştu.

KÜLTÜRLERİN BULUŞMASI, KAVUŞMASI ÇOK ÖNEMLİDİR

Ressam Nevai Metin, renklerin ahengi kültürlerin ahengini yansıtır tuvallere diyerek Dünya Ressamlar Günü etkinliğinde kültürlerin kaynaşması en önemli kompozisyonu oluşturuyor dedi. Metin daha sonra sohbetini şöyle sürdürdü: “Burada resim etkinliğinden de önemli olan ressamlar dayanışmasının gerçekleşmesi, birliği münasebeti konuşmaları aynı ortamı yaşamaları bu ayrı bir güzelliktir. Süleyman Beyin davetine de ayrıca teşekkür ederim. Arkadaşlarla tanıştım. Fakat ben Ankara’da yeni değilim Çayyolu’nda Antıgon sanat evinde kişisel sergi açtım” diye anlattı.

ÖMEROĞLU: NEVAİ METİN AZERİ VE RUS KÜLTÜRÜNÜ TEMSİL EDER

27Şubat Dünya Ressamlar Günü’nde ressam arkadaşlarına destek olamk amacıyla orada bulunan ressam Kemal Hacı Ömeroğlu Azaerbeycanlı ressamın değerinde söz ederek övgüler yağdırdı. Ömeroğlu: “Nevai Türkiye’ye gelmiş Türkiye’de resim yapan ressamların en önde gelenidir. Harika bir ressam Azeri ve Rus kültürünü çok iyi temsil eder. Hem alt yapısı hem eğitimi hem pratiğiyle muhteşem bir ressamdır. Değerli bir sanatkar.”





2 Mart 2014 Pazar

Polatlı uzunyol otobüslerine kapalı tek
terminal!
SEVİNCİN VE HÜZNÜN KESİŞTİĞİ NOKTA: POLATLI TERMİNALİ” 
Polatlı terminal esnafı: adımız terminal!
Başkanların hiçbiri terminali değiştirmedi!
100.000 nüfuslu Polatlı’ya bu terminal yakışır mı?
SEVİNCİN VE HÜZNÜN KESİŞTİĞİ NOKTA: POLATLI TERMİNALİ”
Polatlı Terminali esnafı’ndan yasin erten, yıllardır yaşadıkları şikayetleri dile getirdi.Yasin Erten, Polatlı Terminali’nde 35 yıldır esnaflık yapması dolayısıyla gazetemize çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.
1976’da terminalin ilk hizmet vermeye başladığı günden beri buradayım. hayatım burada geçti ve terminalde değişen hiçbir şey yok. Terminalin açıldığı ilk hizmet yıllarında işlerim daha güzeldi dedi.
Türkiye’de bir tek Polatlı’da uzun yol otobüsleri otogara girmiyor.
Yasin Erten, terminalin sorunlarına değinirken, Türkiye’nin her yerini gezdim. Büyük şehrinden kasabasına 24 saat terminalleri açık bir bizim terminal akşam 8:30 oldu mu bir bekçiden başka kimse kalmıyor ve kör nokta oluyor.
Polatlı Terminali, Marmara, Akdeniz ve Ege’nin kesiştiği; Karadeniz’e, Doğu ve Güneydoğu’ya giden yol güzergahı üzerinde. Aklınıza gelen her şehrin gidiş ve dönüş yolu bir adım ötemizden geçiyor ama, hareketli olmayan tek yer; Polatlı Terminalimiz.
YOLCULAR OTO STOPÇU KONUMUNA DÜŞÜRÜLÜYOR
Adı terminal geçen, Polatlı Terminali’nde hayat erkenden durduğu gibi 100.000 nüfusu geçen insanıyla, trafikte adı pilot bölge olan Polatlı’dan uzun yol yolcusunu almak ya da gideceği yere ulaştırmak için arabaya bindirirken veya indirdikten sonra; otostopçu konumuna düşürülüyor, dedi.
HER GELEN BAŞKANA ÇIKTIK
Yasin Erten, esnaflık yaptığım Polatlı Terminalinden şikayetlerini dile getirirken yanlış anlaşılmasın, sözüm sadece şimdiki başkanımıza değil, dedi.
Terminale doğru dürüst aile girerken tereddüt ediyor. Biz 40 yıldır ekmeğimizi buradan çıkarıyoruz. Her gelen başkana başvurduk. Kaç kez belediyeye çıktık. “Tamam diyorlar ama biz çıkınca, ardımızı aramıyorlar. 20 senedir terminal yeri değişecek deniliyor ki yeri gayet güzel. Önüne yeşil alan yapılacağına, otobüslerin gireceği bir alan düzenlemesi yapılırsa güzel olur. Bu yol çok işlek eğer yola uzak olursak uzun yol arabaları için zor olabilir. 15 senedir bir terminal projesinden söz ediliyor fakat aslı çıkmadı! dedi.
YASİN ERTEN, TERMİNAL KÜLTÜRÜMÜZ GELİŞMEDİ
Terminal, şehirlerarası taşımacılığın dışında iyi bir terminal olursa, uzun yol otobüsleri girer . Uzun yol otobüslerinin girmesi demek; terminal ekonomisini can landırır. Terminalin durgun yapısına hareket getirir. Firmaların yazıhaneleri burada olur. Yolcuya kaliteli hizmet sunulur. Yazıhaneler terminalini çinde olsa, bir çay molası, bir yemek, tuvalet, taksi ihtiyacı, derken terminal işletmesi işlevsellik kazanır. Bu da doğrudan Polatlı ekonomisinin girdi hanesine işlenir büyük bir kazançtır nedense 1976’dan beri bu kaynak göz ardı edilmektedir.
TERMİNALİNDURUMU BUNDAN İBARET
Müşteri hiç yok!
Bir diğer esnafımız Bayram Yavaş, çay salonu işletmecisi. O da 1976’dan beri terminalin ilk açıldığı günden itibaren burada olduğunu söyledi. İlk açıldığında manifatura dükkanları bile olan terminalin eski görkeminden eser olmadığını anlatarak ‘Bizim işler durdu!’diye dert yandı.


28 Şubat 2014 Cuma

Engelli kardeşimiz Şerif Çetiner ile 20 soruluk anketimizi sizler için gerçekleştirdik

1- Adın soyadın?
Benim adım Şerif, soyadım Çetiner.
2-Annen baban var mı?
Annem babam öldü.
3-Seni kim büyüttü?
Beni Allah büyüttü.
4- Aileden en çok kimi seversin?
Babamı seviyorum

5- En sevdiğin şey?
Oyuncaklarımla oynamak, dışarıya çıkmak.
6-Seni en çok üzen nedir?
Ağabeyimin ablamın sözünü dinlemedim ayaklarımı kestiler.
7- Kahvaltıda ne seversin?
Sabahları en çok domates simit yemeyi çok seviyorum.
8- Şarkı söylemeyi sever misin?
Evet, şarkı söylemeyi severim. Kendim şarkı yaptım. Babili… Babili… diye
9- Hayvanları sever misin?
Çok çok severim.
10- En çok hangi hangi hayvanı seversin?
En çok kediyi severim. İki kedim, bir köpeğim, bir kuşum var.
11- Hangi mesleği seviyorsun?
Polis olmak güzel. Hırsızları yakalardım.
12- Kahramanınız kim?
Atatürk. Atatürk kalbimde.
13- Bayramlarda en çok ne yapmayı seviyorsun?
Ayaklarım kesilmeden önce şeker toplamayı severdim.
14-En sevdiğin renk?
Kırmızı
15-En sevdiğin yemek?
Ispanak
16-En sevdiğin sanatçı?
Emel sayın,
Kara Murat Cüneyt Arkın
17-En çok kimi seviyorsun?
Aylin(sevgilim)
18-En sevdiğin dizi hangisi?
Arka Sokaklar( beng beng)
19-Hangi takımı tutuyorsun?
Galatasaray arada da Beşiktaş
20-Allah seni çok seviyor Şerif ?
Evet beni çok seviyor. Allah yukarıda. Cennete gireceğim ben.

ŞERİF 41 YAŞINDA AMA ZEKASI 5 YAŞINDAKİ ÇOCUK GİBİ

ABLASI: BİZ ŞERİF’İN BU DURUMUNA ALIŞTIK VE KABULLENDİK

ŞERİF’İN HERKESLE O KADAR ÇOK ANISI VAR Kİ ANLATSAK ROMAN OLUR

Polatlı değişti Engellilerin rahatça nefes alabileceği bir şehre dönüştürülmek için ne gerekiyorsa yapılmaya çalışılıyor.Engellilerin sesi duyulmaya, gözlere hitap etmeye ve Sivil Toplumu duyarlı hale nihayet getirir olduk dedik ve yolumuzu bir engellinin evine çevirdik. Engelli ailesi olmak nasıl bir durum? Hangi zorlukları var? Toplumdan ne bekliyorlar? Engelli insanın dünyasına daldık yavaşca sizler, bizler ve onlar için…
Bizim engellimiz yok!diyemeyiz. Evrendeki tüm engelliler hepimizin aslında. Engelliniz olmasa da her engelli için uzatılacak elden biri sizin, biri bizim biri de onların olmalı.
HER AN HEPİMİZ ENGELLİ OLABİLİRİZ
Unutmayın ki, bizim engellimiz olamaz da diyemeyiz! Hiç kimsenin garantisi yok! Engelli doğmayı kimse istemez ama bu da bir gerçek. Engelli doğabilir herkes veya Allah esirgesin desek de sonradan türlü çeşit kaza geçirip engelli hale düşebilir insan. İşte bu yüzden toplumca duyarlı olalım.Mesela herkesin yardım edeceği bir engellisi vardır ailesinde, akrabasında, komşusunda…Bizzat benim var açıkcası. Övünmek için değil ama örnek olsun diye yazmak gerek! Hayatım boyunca koruyacağım bir engelli arkadaşım var. Her işine koşarım. Haydi durmayın! Siz de engellilerin yanında olun zaman zaman. Zamanınız, nasıl kaliteli geçecek göreceksiniz. Vicdanınız huzur bulacak. İnsanlığınızla bereketleneceksiniz.. Biz bunu Şerif Çetiner’le yaşadık. Lütfen siz de bir deneyin! Yaşamın hatırı için, insanlığınızın hatırı için!
ABLASI: BİZ ŞERİF’İN BU DURUMUNA ALIŞTIK VE KABULLENDİK
Engelli Şerif Çetiner, 41 yaşında olmasına rağmen beş yaşındaki çocuk zekasıyla bizi arkadaş olarak kabul edip, pırıltılı gözleriyle yaşam öyküsünü anlattı: “Benim adım Şerif, soyadım Çetiner. Annem babam öldü. Ağabeyim ve ablalarım var. Yeğenlerimin isimleri Elif, Mustafa, Sevcan, Ömer, Fatih,Yavuz.”

BENİ ALLAH BÜYÜTTÜ

“Beni Allah büyüttü. Allah yukarıda, Atatürk de kalbimde. Atatürk’ü çok seviyorum. En sevdiğim oyuncaklarla oynamak, televizyon izlemek, dışarı çıkmak. Ben küçükken düğünlere gidiyordum, oyun havası oynuyordum. Hep annemle birlikte gezmeye,teyzeme giderdik. Annem babam bana kimseden bir şey alma diye tembih ediyorlardı. Babaannem vardı hasta oldu öldü. Sabahları ekmek domates simit yemeyi çok seviyorum.”

ÇOK YİYİNCE ŞEKER KOMASINA GİRİYORUM AYAKLARIM ONDAN KESİLDİ
“ Doktor amcalar bana çok yeme diyor. Şeker hastasıyım ben.Çok yiyince şeker komasına giriyorum. Dışarı çıkmayı çok seviyorum. Önceden ben camı kırıp evden kaçıyordum.Ağabeyimin ablamın sözünü dinlemedim ayaklarımı kestiler. Ayaklarım olsaydı yine evden kaçardım.2 tane kedim var onlarla oynamayı çok seviyorum. Onların adı Mazlum ve Aşkım. Bir köpeğim var adı Ayaz. Bir tanede kuşum var adı Çapkın.Nurhan ve Erdoğan öğretmenimi onları çok seviyorum.Geçen gün Nurhan öğretmenimi gördüm beni sevdi çok mutlu oldum.”

BEN BÜYÜYÜNCE POLİS OLACAĞIM
Şerif Çetiner yaşının 41 olduğunun farkında olmaksızın zeka yaşı beş olduğu için diyor ki:“Ben büyüyünce polis olacağım.Hırsızları yakalayacağım.Buradaki komşularımızı çok seviyorum bana her gün oyuncak getiriyorlar.Çok çok konuşuyorum ben.Bazen yeğenlerimin defterlerini ,kalemlerini alıyorum onlar da bana kızıyorlar.Şarkı söylemeyi çok seviyorum.Babili babili şarkısını çok seviyorum. Bunu ben besteledim. Esentepe’de otururken arkadaşlarım vardı burada yok. Komşunun çocuklarıyla oynuyorum. Bir de önceden arkadaşım Hasan vardı. Onunla hep düğünlere giderdik. Bana hep “Şeli” derdi.”

BAYRAMDAN ÖNCE BABAM BENİ TRAŞA GÖTÜRÜRDÜ

Çetiner babasının vefatını bayram sevgisiyle birleştirerek hikayesine masum hüzünlü sözleriyle devam etti: “Bayramları çok severim. Bayramdan önce babam beni tıraşa götürürdü. Sonra bana bayramlık almaya giderdik. Eskiden bayramlarda erkenden dışarı çıkıp, şeker ve fıstık toplardım.Herkesin evine gidip baklava yerdim, limonata içerdim. Amcaların, dedelerin elini öperdim. Onlarda bana bayram harçlığı bir de mendil verirlerdi. Ama ayaklarım kesildikten sonra artık bayramlar hiç güzel değil. Dışarı çıkamıyorum, şeker toplayamıyorum. Şimdi de en sevdiğim akrabalar bayramda benim yanıma geliyor oturuyor. Ağabeyim beni mezarlığa annemle babamın yanına gidiyorum. Onları çok özlüyorum”dedi. Şerif Çetiner çok naif ve kendine özgü mutluluğu ile bize hikayesini kendi dilinden anlattı. Biz sözlerini hiç değiştirmedik.

ENGELLİ ŞERİF ÇETİNER’İN ABLASI GÜLAY ÇETİNER BİR ENGELLİYE SAHİP OLMANIN GERÇEK HİKAYESİNİ ANLATTI

Atatürk Caddesi’nde kendi halinde bir binanın birinci katında engelli kardeşiyle birlikte oturan Gülay Çetiner, “ Şerif 41 yaşında ama zekası 5 yaşındaki çocuk gibi. Doğuştan engelli. Eskiden tıp bu kadar ilerlemediği için hamilelikte özürlü olduğu bilinememiş doğduğunda anlaşıldı. Doğduktan sonra doktorlar 1 ay bile yaşamaz ölür dediler.Çok küçüktü ve kötü durumdaydı. Yaşaması Allah’ın mucizesiydi. Ondan hiç utanmadık, el bebek gül bebek büyüttük. Ailede herkesin bir tanesidir. Çocukken çok yaramazdı.Hastalığı itibariyle biraz saldırganlığı vardı ama mahalledekiler hiçbir zaman dışlamadılar. Biz de elimizden geldiği kadar düzeltmeye çalıştık”dedi.
ÇOK BÜYÜK KAZA ATLATTI
Çetiner, kardeşiyle ilgili bir anıyı şöyle anlattı: “Çocukken yaptığı şeyler çok. Mesela birini anlatayım.Babam belediyede çalışıyordu.Bir gün öğle yemeği için eve geldi. O sıra da arabayı kapının önüne bırakmış.O esnada Şerif arabaya binip,el frenini çekip arabayı hareket ettirmiş.Araba yokuş aşağıya inip direğe çarpmış. Gören komşular panik içinde bize haber verdiler. O an Allah’tan evin içine girmemiş o zaman için büyük bir kaza atlattık. Arabadan duman çıkmaya başladı.Biz telaşla onu arabadan dışarı çıkarmaya çalışırken o da arabada terliği kalmış, onu kurtaracağım diye arabadan inmemekle inat etti. Güler misin, ağlar mısın işte ne diyeceksin ki..”
ANNEMİN ÖMRÜ ŞERİF’E BAKMAKLA GEÇTİ

Gülay Çetiner, 41 yaşındaki kardeşine ahdevefa ile canı gönülden bakıyor. Ailede yeğen Elif Çetiner dahil Şerif’i çok seviyor. Şerif’in ablası, hikayenin devamında engelli ailesi olmanın nasıl bir duyarlılık olduğunu şu sözlerle ifade etti: “Çocukluğunda devamlı annem ilgilenirdi. Annem çok fedakâr bir kadındı. Ömrü Şerif’e bakmakla geçti. Nur içinde yatsın.Şerif’in herkesle o kadar çok anısı var ki anlatsak roman olur. 25 yaşına kadar annem baktı, annem öldükten sonra babam ve ağabeyim Çetin Çetiner’le kaldı. Babam öleli 6 yıl oldu, o zaman içerisinde de ağabeyim ve ben birlikte baktık.5 yıl önce şeker hastalığından dolayı ayaklarını kaybetti. Çok zor günler geçirdik.Hastanelerde kaç ay yattık.Kötü günlerdi Allah tekrar ettirmesin bir daha.Şerif bütün gün ilgi bekliyor,konuşmak istiyor.Elimden geldiğince onunla ilgilenmeye çalışıyorum tabi ama benim de işim gücüm oluyor kendimce.Evde oturmayı pek sevmiyor bende dışarı çıkarıyorum gelen gidenle sohbet ediyor öyle vakit geçiriyor.Ona da hak vermek gerekir çünkü her gün evde oturuyor meşgale olacağı hiçbir şey yok.”
GÜLAY ÇETİNER:BÜYÜKLERİ KAYBEDİNCE EVDE KOPUKLUK OLUYOR
Çetiner, “Bayram yaklaşıyor Şerif bayramları çok sever. Şerif’i bayram gelmeden 10 gün önce telaşe alırdı hala da öyledir. Bize sürekli bayram temizliğini ne zaman yapacaksınız, ne zaman baklava yapacaksınız, bayram şekeri aldınız mı? Diye sorar. Eskiden baklavayı dışarıdan alma falan yoktu bayramdan iki üç gün önce komşularla toplanıp tepsi tepsi baklava yapardık. Eskiden insanlar birbirine daha çok bağlıydı. Evden misafir eksik olmazdı. Büyükleri kaybedince kopukluk oluyor. Şerif bayramları sabah erkenden dışarıya bir çıkardı akşam olana kadar eve gelmezdi. O kadar çok şeker ve fıstık toplardı ki belki bir daha ki bayrama kadar yese bitmez o derece çok. Kimseye de vermezdi. Sadece kendi yerdi. O zamanlar şeker hastası değildi yemek içmek serbestti. Rahat gezebiliyordu. Belki de eski bayramları çok özlemesinin sebebi de budur. Ayakları kesildikten sonra dışarıya çıkamıyor. Sürekli birileri gelip gitsin istiyor. Gözü kapıda olur hep. İlgi bekliyor. Sağ olsunlar akrabalarımız ziyarete gelirler.Çok sevinir. Biz Şerif’in bu durumuna alıştık ve kabullendik.Umarım herkes de bizim gibi engellisiyle ilgilidir”dedi
KEŞKE SAĞLIKLI OLSAYDI KARDEŞİMDE AİLE KURABİLSEYDİ

Engelli Şerif Bey’de ‘aile olmak isterim’ dedi. Ablalık anneliğin yarısıdır demişler. Ki tam da Gülay Çetiner’e uymuş bu atasözü. Çünkü, Abla Çetiner,yüreğimizi burkan şu cümleyle kardeşine ilişkin bir dileğini dile getirdi: “Keşke kardeşimde sağlıklı olsaydı da aile kurabilseydi. Şerif’in tek hayali evlenmek. Her lafın başında söyler evleneceğim,çocuklarım olacak diye.Kendince hayali kişilere aşık olur evlenmek ister onunla.Bana sorar hep, abla kız istemeye ne zaman gideceğiz. Sürekli çikolata,şeker ,yüzük alalım der.”
ŞERİF’İN TEK HAYALİ ASKERE GİDEBİLMEK
Engelli olmak ve beş yaşında zekaya sahip olmak insana ait hayalleri engelleyemiyor.Yeter ki zihinler engelli olmasın! Ablası, Şerif’in en önemli hayalini anlatırken çok duygulandı: “ Kardeşimin bir de tek hayali askere gidebilmek.Rahatsız olduğun için küçüklüğünde askeriyeden askerlik yapamaz kağıdı aldı.Askeriyeye de babam muayeneye götürmüştü .O zaman Şerif doktorlara kızmış, ağlamış ben asker olacağım diye.Ne zaman asker görse sorar ben ne zaman gideceğim diye.Çocuk gibi işte.”
ÇETİNER:ENGELLİLER BİZİM CANIMIZ TOPLUMA KAZANDIRILSIN ONLAR
Gülay Çetiner, “Engelli ailesi olmak zor. Dışardan görüldüğü gibi değil. Ama Şerif bizim gözbebeğimiz. O olmasa ne yapardık? Diye düşünüyoruz. Toplumda Engelliler insanlar tarafından hor görülüyor. Vatandaşların da engellilerin normal bir insan olduğunu kabullenmesi gerekir. Şerif diğerlerine göre daha şanslı çünkü çok iyi bakılıyor. Komşularımız da çok ilgili kendi çocukları gibi ilgileniyor. Engelli insanların da eğitilmelerini isterdim topluma kazandırılsın ama ne yazık ki maddi güce dayanıyor. durumları iyi olmayan insanları hiç düşünmüyorlar. Dışarıdan bakması kolay gibi görünüyor ama bakımı çok zor. Ailece yardımlaşarak bakıyoruz. Sahip çıkmayan insanlarda var çok üzülüyorum. Onlar bizim canımız Allah’ın bize verdiği bir imtihan onlara çok iyi bakmamız gerekir.Polatlı’da eskiye göre engelliler için çalışmalar var ama biz sokağa çıktığımızda çok zor araba kullanıyoruz”dedi
POLATLI POSTASI’NDAN ELİF ÇETİNER DİYOR Kİ;
Şerif Çetiner, stajyer muhabirimiz Elif Çetiner’in amcası Çetiner, amcası için duygularını şu sözlerle ifade etti: “Amcam benim her şeyim. Onun bu dünyada olmaması demek benim hayatımda büyük bir boşluk demek. İnşallah sağlıklı bir şekilde hep yanımızda olur. Sizlere de küçük bir rica;Onları hep sevin. Sevginizden mahrum bırakmayın. İnanın buna çok ihtiyaçları var.








26 Şubat 2014 Çarşamba

Hurman Atakan’ın Beşiktaş taraftarlığı herkesi şaşırtıyor… 
Fanatik Beşiktaşlı Hurman Atakan:Beşiktaş sevgisi ölene kadar devam eder 
BEŞİKTAŞ FENER MAÇI YÜZÜNDEN KIZIMIN NİKAHINA GİDEMEDİM
Beşiktaş aşkı uğruna kulağında radyo ile dolaşan Hurman Atakan’ın Beşiktaş taraftarlığı herkesi şaşırtıyor.Onun en büyük hayali Beşiktaş forması giymek ve “Beşiktaş’a laf söyletmem! Damadım Fenerliyim deseydi kızımı vermezdim” diyor. Hurman Atakan, 1986 yılında komşumun evinde Galatasaray-Beşiktaş maçını seyrettim. Beşiktaş kazandı.Orada Beşiktaş taraftarı oldum bir daha hiç vazgeçemedim.Beşiktaş küme düşse de bırakmam.
DAMADIM FENERLİYDİM DESEYDİ KIZIMI VERMEZDİM! O KADAR KOYU BEŞİKTAŞLI
Anneliği, anneanneliği, Beşiktaş taraftarlığı ile herkesi şaşırtan Hurman Atakan, Beşiktaş sevgisinin hikayesine şu sözlerle başladı:“1975’te Türk-iş Blokları’na taşındım.1986 yılında komşumun evinde Galatasaray-Beşiktaş maçını seyrettim.Beşiktaş kazandı.Orada Beşiktaş taraftarı oldum bir daha hiç vazgeçemedim.Beşiktaş küme düşse de bırakmam.O günden sonra yerli yabancı her türlü bütün sporlara ilgi duymaya başladım.Kaçırmadan takip ettim.56 yaşından beri Beşiktaşlıyım.12 yıldan beri sporları takip etmek hobim oldu. Evimde kulağımda radyo maçları hiç kaçırmam. Bursa’da eski Beşiktaşlı Ertuğrul Sağlam’la tanışmayı çok istedim.Beşiktaşlılar Derneği Başkanı Sedat Kızıltaş aracılığıyla Bursa Tesislerinde Ertuğrul Sağlam’ı ziyaret ettim. Beşiktaş maçına da gittim. En sevdiğim futbolcu eski Beşiktaşlı oyuncu İbrahim Üzülmez.En büyük hayalim ise bir gün Beşiktaş forması giymek.”
FANATİK BEŞİKTAŞLI
Fanatik Beşiktaş hayranlığıyla çevresindekileri şaşırtan Polatlılı Hurman Atakan 1943 Bolu doğumlu ama Çanakçı Köyü’nde büyümüş. Çanakçı Köyü nüfusuna kayıtlı Hacı Atakan’la evlenmiş. Hacı Atakan’ın işi dolayısıyla Ankara’da yaşamaya başlamış. 2002 yılında eşini kaybetmiş. Halen Ankara’da Türk-İş Blokları’nda kızıyla birlikte oturmakta. Üç erkek bir kız çocuğuna sahip. Sekiz torunu var. Hurman Atakan’ın Beşiktaş’a olan hayranlığı göre gün geçtikçe fanatik Beşiktaş Taraftarlığına dönüşmüş. Hurman Atakan, “Damadımın Fenerbahçeli olduğunu bilseydim kızım vermezdim!” diyecek kadar Beşiktaş’a bağlı.Beşiktaş sevgisini her yerde dile getiren Hurman Atakan’ın daveti üzerine Ankarada’ki evinde ziyaret ettik.Bolulu olması dolayısıyla çok lezzetli yemekleriyle yiyenlere parmak ısırtan Hurman Atakan aynı zamanda yeni doğan kız torunu Duru’nun bakımıyla da ilgileniyor.
BİR MAÇINI SEYRETTİM ORADA BEŞİKTAŞLI OLDUM
Anneliği, anneanneliği, Beşiktaş taraftarlığı ile herkesi şaşırtan Hurman Atakan, Beşiktaş sevgisinin hikayesine şu sözlerle başladı:“1975’te Türk-iş Blokları’na taşındım.1986 yılında komşumun evinde Galatasaray-Beşiktaş maçını seyrettim.Beşiktaş kazandı.Orada Beşiktaş taraftarı oldum bir daha hiç vazgeçemedim.Beşiktaş küme düşse de bırakmam.O günden sonra yerli yabancı her türlü bütün sporlara ilgi duymaya başladım.Kaçırmadan takip ettim.56 yaşından beri Beşiktaşlıyım.12 yıldan beri sporları takip etmek hobim oldu. Evimde kulağımda radyo maçları hiç kaçırmam. Bursa’da eski Beşiktaşlı Ertuğrul Sağlam’la tanışmayı çok istedim.Beşiktaşlılar Derneği Başkanı Sedat Kızıltaş aracılığıyla Bursa Tesislerinde Ertuğrul Sağlam’ı ziyaret ettim. Beşiktaş maçına da gittim. En sevdiğim futbolcu eski Beşiktaşlı oyuncu İbrahim Üzülmez. En büyük hayalim ise bir gün Beşiktaş forması giymek.”
EVDE YEMEK MASASINDA KULAĞIMDA RADYO MAÇ DİNLEMEYİ SEVİYORUM
Hurman Atakan, çevresindeki ev kadınlarından oldukça farklı hobisiyle duyanları ve görenleri şaşırtmaya devam ediyor: “ Bazen benim Beşiktaş taraftarlığımı tuhaf karşılayanlar oluyor. Ama mben şikayetçi değilim.Sporun her dalını severek takip ediyorum.Hasta derecesinde Koyu Beşiktaş’lıyım. Çanakçı köyünde büyüdüm aslen Boluluyum.Üç oğlum bir kızım, Sekiz torunum var.Eşim Hacı Atakan’ı 2002de kaybettim. Rahmetli Beşiktaşlı olmasına rağmen rakip takımı tutarak beni kızdırmayı çok severdi. Damadım İbrahim Fenerbahçeli olduğunu sonradan söyledi. Onun Fenerbahçeli olduğunu bilseydim kızımı vermezdim,”dedi.

TORUNU ANNEANNEM ÇOK FARKLIDIR
Hurman Atakan’ın elinde büyüyen Torunu Burcu Beşir: “Anneannem çok farklıdır.Futbolu yakından takip eder.Her maçı televizyonda yoksa eğer kulağında radyosu ile takip eder.Maç konusunda hassastır.Beşiktaşa laf söyletmez.Koyu Fenerbahçeli olan ben anneannemle sürekli tartışırız.Hele ki Fenerbahçe-Beşiktaş maçlarında yenen taraf biz olunca onu görseniz sinir küpü olur. Ciddi ciddi Beşiktaş bağımlısıdır. Anneanne Beşiktaş’ı bırak dediğimde bana ters tepki vererek’ bu sevgi ölene kadar devam eder’ diyor.Yemek masasında dahi radyosu kulağındadır,”satırlarına yer verdi.
ESKİ BEŞİKTAŞLI ERTUĞRUĞRUL SAĞLAM’LA TANIŞMAK HAYALİMDİ
Hurman Atakan: “En büyük hayalim eski Beşikteş’lı şimdi Bursasporlu Ertuğrul Sağlamla tanışmaktı. Oğlum Haldun Bursa’da oturuyor. Onlara gezmeye gittiğimde Ankara’da Beşiktaşlılar Derneği Başkanı Sedat Kızıltaş’ın ve gelinimin ağabeysinin aracılığıyla 2011 yılında Bursaspor’un kaptanıyla görüşerek Bursaspor tesislerinde Erturuğul Sağlam’ı ziyaret ettim.Eskiden Beşiktaş’ta oynarken onu takip ettiğimi anlattım. Orada Beşiktaş maçına gittim. Ertuğrul Sağlam’la fotoğraf çektirdim,”dedi.
BEŞİKTAŞ FENER MAÇI YÜZÜNDEN KIZIMIN NİKAHINA GİDEMEDİM
Hurman Atakan, “Beşiktaş’ın Feneri yendiği zamandı. Sabah erkenden gazete almaya gidiyordum.Düştüm ayağım kırıldı.Bu yüzden kızımın nikahına gidemedim. Kırk gün yürüyemedim. Ama hiç pişman olmadım. Herkes Beşiktaş sevgimin fanatikliğini dile getiriyor ama ben hiç şikayetçi değilim. Yanımda Beşiktaş’a laf söyletmem,”diyen Hurman Atakan bize verdiği röportaj sırasında bir dakika bile radyosunu kulağından ayırmadı.


21 Şubat 2014 Cuma

BEN SEVGİYİM
ben sevgiyim! 
Çorak topraklarda
yabani sarmaşık olurum,
sarılırım sımsıkı dünya,
toprak azıcık ısınıp
kıpırdanmaya başlayınca
içindeki börtü böcek...
uç veririm yeryüzüne,
çiğdem çiçeklerimle.
Uykudan uyanışımdır.
Sevgiyim ben!
Papatyalarda sevgiyi aratırım
sevgililere...
karanfillerle sustururum!
Sözler değil; gözler konuşur.
Benim adım sevgi.
Leylak olurum ilkbaharda
bahçelerde
ben sevgiyim.
Gül olur koklanırım.
Menekşeyimdir
en güzel köşelerinizde.
Ben sevgiyim.
Karları delerim Toroslarda
kardelen diyorlarsa da adıma
sevgidir gerçek adım.
Gülümseyiş olurum
masum yüzlü çocukların gözlerinde.
Yağmur olur
yeryüzünü yıkarım kirlendiğinde.
Gündüzün utanmaması için
geceyi perde yaparım
çirkinlikler alınsın diye.
Ben sevgiyim.
Bir elin, başka bir ele dokunuşu
gözlerin gözlerle bakışması
sıcaklığın,heyecanın
acının tümüyümdür.
Ben sevgiyim.
Her insan için yaşatacaklarım farklıdır.
Ben sevgiyim.
Sevgi yılmaz. 1996 polatlı