2 Şubat 2014 Pazar

YOKSUL VE VARSIL ÇOCUKLAR

Ezan saatinde iki çocuk karşılaştı birisi kimseli biri kimsesiz. Biri paltosunun sıcaklığında yanıyor alyanaklı; birisi eli cebinde ve uyanıkca. İkisi de çocuk. Ama biri evine gidecek kaloriferi yanıyor. Birisi barınacak bir yer arayacak…? O da çocuk. O da...

Yolda aniden önüme çıkıveren “abla tartalım mı? mendil alsana? Bir simit parası versene?...” diyen diğer çocukları yazmak istiyorum.

Dün akşam çok sevdiğim komşularıma gittim. İki çocukları var. Biri tombul mu tombul erkek,diğeri tatlı ve huysuz fındık faresi bir kız çocuğu. Kimin yok ki böyle afacan tanış çocukları.

o kadar çok oyuncakları var ki kırılan dökülen… yeni eski… araba motor…. Bebek bebek bebek… binbir gece masalı gibi…

Ne mutlu bu çocuklar derseniz?Ama hiç hallerinden memnun değiller. Mız mız mız.

Şanslı çocuklarının doğaçlaması; resmini çizdiğim rengarenk ev böyle.

Ve kimsesiz çocuk giderken evine(varsa) soğuk belli ki ot ocak yok. Sıcak yemek ne gezer? Bağırış çağırış varsa kardeşi, başını sokabileceği iyi kötü eve benzer bir oda haline şükredecek.

Geleceğin hayalini kuramaz kimsesiz çocuk. Yarın nereden para kazanabilirim diye sorar durur kendine. Bu arada hayat onu kırbaçlar, o hayatı. Oyuncak lükstür ona göre. Her günü ona göre açık hava okuludur.Alnında yazılı yalnızlık tek dişi kalmış canavar gibi küçük kalbini ısırdıkça acımasız olur. Etrafına çelikten zırh örmesi gerektiğine inanır.

Birilerinin kötü emellerine düşürülen yoksul çocuk; çocuksuluğu unutmak zorunda kalır gün gelir. Dar zamanlar kimsesiz çocukları.

Annesinin “Oğlum, kızım, kahvaltınız hazır, hadi kalk artık diye öpüp öpüp koklayarak uyandırdığı varsıl çocukların, nazla bir bardak sütü masada bekler; bardağın içinde ana sütü gibi helal ve ak.

Yarından bihaber, sokaktaki tehlikeden bihaber, soğuktan korunaklı evinde sıcak yatak… mükemmel. Ah! Keşke bütün çocukları böyle hayal edebilsem. Ve onlar bir gece sokakta kalan, oyuncak nedir bilmeyen, terk edilmiş, kimsesiz çocuğun kalbinden neler geçtiğini bilebilselerdi. Yaşasalar demiyorum!(çocuklar hepimizin ve güzel yaşamak hakları)

Okula gidemeyen çocuklar var. İçlerinde ne cevherler gizli.

Sadece tüm olanaklarıyla yaşadığı bile mutsuz ve hoşnutsuz çocuklara takıldı zihnim.

Neden mutlu değiller?diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

Acaba aile düzenimizde bir dengesizlik mi söz konusu.

Varlığımızı önlerine dökülüveren bir çocukla; doğumu itibarıyla şanssız ve yokluk içine doğan diğer çocuk; ikisi de çocuk. Ve farklı şartların çocukların,geleceğe dair mutluluk fantezilerini nasıl eşitleyeceğiz?

Bu soru üzerine sosyal ve toplumsal kanaat önderleri ne düşünür ki?

Ferah hayatın içinde kaprisli çocuk; sıkıntılı hayatın içinde ciddi ve mutlu olmaya mücadele eden çocuk. bu ne yaman çelişki?...
Memnuniyetsizliklerini nedeni sanat ve kültürel eksikliğimizden olabilir mi Çünkü geçenlerde Cemil İpekçi katıldığı bir televizyon proğramındaher şeyi çok çabuk tüketen toplum olduğumuzdan söz ediyordu ama üretmede ne kadar geriyiz diyerek. Kendisinin tatile bile kısıtlı giderek kıymetli yaşadığını ima ediyordu.

Biz çocuklarımıza aşırı ilgi ve korumacı tutumla araştırma, kazanma hevesini, hayal kurma mevsimini mi yok ediyoruz.
Bir ortası olmalı! İki çocuk arasında yaşam şartlarında uçurumlar olmamalı!








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder