29 Eylül 2013 Pazar

Gökyay: “Gordion Polatlı için biçilmiş kaftan”

Onun hayat öyküsünün  bir yanı Çimenceğizden…Bir yanı Harput’tan… Birten Gökyay’ın  iş kadınlığının bize göre  enteresan  olan tarafı  Ankara’nın bir  numaralı markası ‘NURUS’un   hikayesinde babasının  vefatının ardından kadın gücünü  ortaya koyarak  başarmış olması idi.

Geçtiğimiz hafta Polatlı’yı ziyaret eden TOBB Kadın Girişimciler İcra Komitesi  Başkanı Birten Gökyay  ile  Gazetemizde başlattığımız ‘İstihdam Yaratanlar’ yazı dizisi kapsamında  Oran’daki evinde çok özel bir röportaj gerçekleştirdik. Röportajımızda, önceliğimiz Gökyay’ın hem Polatlı’yla bağının olması hem de ilçenin bacasız sanayisi Gordion ile  ilgilenmesi oldu. Birten Gökyay’ın Ankara Sanayi Odası’nın  ilk kadın üyesi olması ve Gordion’u tanıtıcı çalışmaları dolayısıyla sayfalarımıza konuk oldu. Polatlı OSB’de ‘İstihdam yaratanlar’ dizisine bu röportajımızla OSTİM’den devam etmiş bulunuyoruz. Dededen toruna Ankara’nın en eski büro mobilyaları üreten ‘NURUS’ markasının  hikayesini  birinci ağızdan işledik.
BİRTEN GÖKYAY ÇİMENCEĞİZ’DE  DÖVEN SÜRMÜŞ
Birten Gökyay, TOBB Kadın Girişimciler İcra Komitesi  Başkanı  olarak geçen hafta Polatlı’yı ziyaret eden iş  kadını olarak gazetelerde yer aldı. Ama biz onu Polatlı’nın   27 Eylül Dünya Turizm Günü dolayısıyla  yıllar önce Gordion  Festivali’nde tanıtım rolü  üstlenen  öncü kadın olarak hikayesini  sayfalarımıza  taşıdık. Gökyay, 1941 Ankara doğumlu, ilk Orta okulunun devamında Yenimahalle Kız Lisesi’ni bitirmiş, 1963 Mülkiye mezunu.  Babası Harput kökenli, babasının vefatından sonra 11 yaşında Ankara’ya göçerek  Alman ustalardan mobilyacılığı öğrenmiş. Önce   ev mobilyası üzerinden daha sonra  ofis mobilyacılığı şeklinde vizyon değiştiren NURUS’un temelleri  yüzyıla dayanan geçmişiyle  böylece atılmış. Gökyay’ın Anne tarafı Beypazarlı Hafız Ayşe hanıma oradan, Çimenceğiz Köyü’nde bağ bahçe işleriyle uğraşan dedesine kadar uzanıyor. Kur’an bilgisiyle at-eşek sırtında  köylerde mevlüt okuyarak hayatını geçindiren  anneanne, ‘çocuklarımı köyde büyütmek istemiyorum’ diyerek Ankara’ya göçüyor.
HATİCE DIZMANOĞLU ONUN  TEYZESİ…
Gökyay’ın köyde kalan dedesini ziyaretlerinde  zihninde beliren  köy hatırası olarak;  güneşin alnında neşeyle döven sürmek  kalıyor. İş kadını kahramanımız yaşamı boyunca  ileri görüşü ve cesurluğu ile çok etkilendiği  anneannesinin  rol modelliğini şöyle  tarif etti:”Anneannem, Beypazarının ayşe hocası, kendine güvenmiş at sırtında eşek sırtında mevlüt okumalara vesairelere giderek çocuklarını büyütmeye çalışmış. Ayşe hoca, annemin annesi benim örnek aldığım anneannem, Kur’anı çok iyi bilen, dinine düşkün ve  bu bilgisiyle ailesini geçindiren ayaklarının üzerinde duran,  öngörüleri  ile uzağı görebilen çok cesur  bir kadındı.”

NURTEN, GÜLTEN, BİRTEN VE AYTEN KARDEŞLER VE  ‘NURUS’
Onlar  Ankara’nın Şengül Sokağı’na  paralel  Anafartalar orta okulunun arkasında akasya ağaçlarının gölgesinde doğmuş büyümüşler. Gökyay: “Şimdi o güzelim  akasya agaçlarıyla bezeli koskoca bahçesi olan öğrencilerin, bahçede cıvıl cıvıl koşturduğu o okul yerine koskoca  bir bina dikilmiş. Çocukken bakkala gittiğim sokaklar hayal oldu Ankara çok değişti. Fakat Hamamönü’nde İstiklal ilkokuluna giderken tanıdığım dostlarımın evlerini halen bulabiliyorum. Bu beni çok mutlu ediyor. Ayrıca babam mobilya ustası olduğu için o zamanlar  çantası olmayan çocuklara dağıtılmak üzere her sene ahşabdan çantalar yapar,  biz  sopaların ucunda çantaları taşıyarak okul müdürüne hediye ederdik okul müdürü dağıtırdı. kime dağıtıldığını biz bilmezdik. Bize bağış yapma alışkanlığını, başkalarına  yardım etme  düşüncesi  babamızdan veraset kaldı ”dedi.
NURUS 1927 YILINDA  KURULUYOR

Nurettin Usta(Kunurkaya)  ağabeysi  İsmet ile birlikte ilk  atölyelerini  Akköprü mevkiinde  ‘SEBAT’ adı altında kuruyorlar. Fakat sebat fabrikası yanıyor.Daha sonra Nurettin Usta yoluna tek başına devam ediyor.Gökyay, geçmişten bugüne  anlattığı yaşam hikayesinde  varlık ve yokluğu çok iyi tanıdığını söyledi.  Kitabında da var olan bu hikaye  de o günlerde annemle saman pazarı çarsısına  giderdik. Çarsılardan boş teneke alır,  annem maltızı kendisi örer yapardı. Maltız o günlerde her şeydi.Üstünde güğüm bulunur, yemeğinizi kahvenizi hep orda pişirirsiniz . Evin  hayat denen kısmında devamlı yanardı o  yani biz öyle varlıklı aile değildik, diye anlattı.

 İNGİLTERE’DE,  “VAY BİR KADIN NASIL  EKONOMİST OLUR?” DİYE YADIRGADILAR
 Birten Gökyay, 1969’da İngiltere’ye gitmiştim. Evli çoluk çocuk  sahibi  kadın olarak mesleğim sorulduğunda,  ekonomist deyince Allah Allah bir kadın nasıl ekonomist olur? Diye yadırganmıştım. İngilizler, çünkü  bizde kadınlar ya  sekreter olur ya  hemşire olur  demişlerdi. O dönemde sadece Türkiye’de değil dünyada da kadının yüksek okul okuyup da bir meslek sahibi olması çok yaygın değildi. Benim iş hayatına girmem, babam kendi atölyesini Nurettin usta ve halefleri olarak kurdu.  Nurettin usta 1965’de çok erken yaşta vefat edince, aileden erkek çocuğu yok ama  kızlarda  sürdürebilir iddiasıyla işin başına geçtim.
BABAM VEFAT EDİNCE KIZLAR DA  SÜRDÜREBİLİR İDDİASIYLA İŞİN BAŞINA GEÇTİM
 Fabrikanın başına geçtim ama en büyük yardımcım eşim Akın Gökyay oldu diyen  Birten Gökyay,  Nurettin Usta olarak başladık sonra zaman içinde taklitleri oldu düşüncesiyle iletişim alanında kendimi geliştiren ‘NURUS’ ismini önerdim firmaya. İsim konusunda durmamızın bir nedeni  tanıtım konusunda kendime güveniyordum, diye belirtti.
ANKARA SANAYİ ODASI’NA İLK KAYITLI KADIN SANAYİCİYİM

Gökyay, Ankara Sanayi Odası’na kayıtlı ılk kadın sanayici olma sansını elde ettim 70’ li yıllarda elde ettim.1972 ve 1989 arası aktif olarak firmada çalıştım.Sonrasında  Milli  Prodüktivi Merkezi’nde imtihana girdim. Enformansyon bölümün de boşluk vardı teknik enformansyon bölümüne girdim  ve  halkla ilişkiler ünitesini kurdum. Türkiye’nin ilk halkla ilişkiler uzmanı olarak  altı  ülkeye  geziye çıktım.Araştırmalarım ve  orda gözlemlerim sonucunda  mesleğime halkla ilişkiler  yani iletişim alanında ilerlemeliyim  diye düşündüm. Ülkemde  ilk halk ve ilişkiler seminerlerini  başlattım, dedi.

13 KİŞİYLE DEVRALDIK  ŞİMDİ 400 KİŞİYE İSTİHDAM SAĞLIYORUZ

Önce Siteler ardından Akyurt’ta kurulan fabrikada şimdi oğullarının  işi devraldığını söyleyen Birten Gökyay: “ 1994 de Akyurt fabrikası kuruldu.  fabrika tamamen siensiler robotlar vesaireyle üretim yapılan bir iş yer.Teknolojiye ayak uyduran firmamız ofis mobilyaları üretiyor. Havaalanı, üniversite konferans salonları, otel veya hastaneler için yurt içinde ve dışına  satış ve pazarlama gerçekleştiriyor”dedi.

 HAYATA BAKIŞ AÇIM DA  ZOR DİYE BİR ŞEY YOKTUR!

Gökyay, iş hayatını yorumlarken, hayata bakış açımda benim için aslında hiç zor olan bir şey yoktur diyerek sözlerine şöyle devam etti: “Hayatta  kaybetmekten korkmayan kazanır seklinde  davranır böylece hep  başardım diyebilirim. İş hayatında kaybetmeyi göze alırdım. Çünkü risk almak demek kaybetmeyi göze almak demektir. Nitekim babam öldükten sonra o kadar büyük bir üzüntü içerisine girdim ki beni ancak tedavi edecek şey babamın ismini yaşatabilmekti.

BABAMIN ÜZÜNTÜSÜNÜ UNUTABİLMEK İÇİN   TEK TEDAVİM;BABAMIN İSMİNİ YAŞATABİLMEKTİ

Nurettin Ustanın kızı Birten Gökyay,  babasının üzüntüsüyle başa çıkmanın tek yolunu , babasının isimin yaşatmakta bulmuş. Kızkardeşler ve eniştelerle böylece yoldaş olmuşlar. Daha sonra giderek firma da Gökyay ailesi ağırlık kazanarak NURUS’la büro mobilyasında dev adımlar atmaya devam etmişler. Gökyay: “Bunu  basarmanın peşine düştüm. Tamamen duygusal bir şey. Bu işe başlamanın bana verdıgı motıvasyon böyle.  Eşime de söylediğim şu babam öldü işi de ölebilir ama biz bu işi başarırsak babamın adını yaşatabiliriz şeklindeydi. Zaten  işin özü  korkmayınca kimse de sizin üstünüze  gelmiyor nitekim bilakis saygı  görüyorsunuz.Ben babamın ustalarından  ve  sitelerdeki herkesten de son derece saygı gördüm. Hiçbir ters bir hareket görmedim. Ya bu kadın da nereden çıktı gibi bir algıyla karsılaşmadım. Sözüm dinlendi  bu  tabi ki babamın yarattığı bir saygıydı. Baslangıçta babamın atölyesinden 13  çalışan devr aldık  bu  çalısan adedi giderek arttı giderek arttı  şu anda sanıyorum 400’ün üstünde 500 civarı calısan var”diye anlattı.

 MOBİLYANIZI ATMAYA KIYAMIYORUZ  DİYE MEKTUP ALDIK

Gökyay, insan ilişkisinde  esas olan gelen herkesi memnuniyetle gülerek karşılamak. Magazada tezgahtar  misali çalışırdım. Sahibiyim deyince şaşırırlardı.  Seneler sonra Nurettin usta mobilyası diye bir bilgi  mektubu geldi. Biz evlenirken mobilyalarımızı sizden aldık. Üstünde çocuklarımız büyüdü mobilyalarıma hiçbir şey olmadı. Ev degiştireceğiz mobilyaları da atmaya kıyamıyoruz sizin eski mobilyanızı alıp saklama gibi bir niyetiniz var mı diye bir mektup aldım. Çok mutlu oldum aileyi ziyarete gittim.

 

EVLADİYELİK MOBİLYAYA NE GEREĞİ  VAR  İYEN DE ÇIKTI..

Gökyay, kardeşim  alacağım mobilya beş sene dayansın yeter, parama  hükmüm geçer diyen de çıktı, dedi.

OFİS MOBİLYASI MÜŞTERİSİNİN  KAPRİSİ  AZ OLUR

Ev mobilyası müşterisi ayrıntıya ve detaycıdır, ofis mobilyası müşterisine ise  grup halinde satış yapılır.   Türkiye’deki mobilya algısını değişmesinde firma olarak emek verdik.  Ofis mobilyasında öncülük yaptık mesela ilk Danimarka stilini getirdik. Türkiye de mobilyada ki aşamaları aktaran bir firma olduk.

OĞULLARIM KÜÇÜK YAŞTA FİRMADA ÇIRAKLIK YAPTILAR

Gökyay’ın iki oğlu Renan ve Güran  şimdi işin başında ve özgün tasarımları iş deneyimleriyle  iç ve dış piyasada her ülkeye ofis mobilyası pazarlayarak  iş dünyasında   dededen toruna istihdam  yaratmaya devam etmekteler.Gökyay, zaman ıcınde NURUS, NUMAŞ  VE NUPA    grubu altında çalışarak Ankara Sanayi Odasında Sincan Organize Sanayi Bölgesine bir meslek lisesi  açtı, bilgisini verdi.

 

GÖKYAY ESKİ ANKARA MOBİLYACILARI SAYDI

Gökyay, babamın yakından tanıdığı arkadaşları arasından ŞARK MOBİLYA,  YILMAZ GÜN vardı. Ayrıca Aydın Mobilya, Hitit  ve Ankara Mobilya vardı.  
POLATLI  GORDİON HAREKETİ
 Birten Gökyay Polatlı Gordion  hareketini şöyle anlattı: “Ankara günlerini başlattığımız da önce Polatlı’dan başladık. Ankara tanıtım grubunu kurduk. Önce Polatlı dememin sebebi, iki açıdan çok önemli. istiklal Savaşının kazanıldığı yer.  Polatlı’yı  iki ana eksen etrafında  markalaştırabiliriz.  Sakarya zaferi  ve Gordion, Atatürk hepsi benim için simgesel şeyler o simgeyi taşımak istedim o anlamda. Ama belki beynimin gerisinde dedemin orda yaşadığı ile ilgili duygusal bağlantı da olabilir onu bilemiyorum tabiatıyla.Gordion Festivalinde  duygusallık değil de akıl hakimdi. Çünkü Polatlı’yı  görmeyen İstiklal Savaşının nasıl kazanıldığını anlamaz.
ANKARA’NIN HER YERİNE BİLBOARDLAR ASTIK



Gökyay, Duatepe’ye Kültür Bakanlığı’nın  önünden otobüsler kaldırarak 1000 kişiyi götürdük.  Ankaralılar Derneği de işin içinde yani tüm bir birliktelik var, elele tutuşmak var, sırt sırta vermek var onu başardık. Goridon’da başardığımız şey aslında, o tek başına hiçbir şey yapamazsın  bir ekibi oluşturursan  her şey yaparsın  demekti.Bizim gazeteci arkadaşlarım dahil bu mucizeye inanamıyordu. Polatlı belediyesi kaymakamlık onlar bu kadar destek olmasaydı olmazdı. Polatlı’nın Gordion antik kentinde bir köyde Midas’ın Kulakları operasının sahneye konması bu gün bile anlatırken mucize gibi geliyor,  diye o günkü atmosferi anlattı.

KONKEN OYNAYAN ANNELERDEN DAHA ÇOK VAKİT AYIRIYORSUN

Birten Gökyay Bunca işin arasında  evlatlarını büyütürken bir kuşkuya düşmüş. Gökyay:  “çocuklarımızın içinde ukde bir şeyler kalmıştır.Belki de  annesi babası daha çok yanında olsun  istemiş de olabilirler. Ama koşulların el verdiğince onlara da zaman ayırdığımızı düşünüyorum. Çünkü oğluma bir gün böyle bir iç yarasıyla dokuz yaşında iken ‘Renancım herhalde kardeşine de sana da  yeterince vakit ayıramıyorum’  dediğim de… Bana cevabı şu olmuştu çok gözlemci bir çocuktu.  Bana cevabı şu olmuştu çok gözlemci bir çocuktu ‘konken oynayan annelerden daha fazla vakit ayırıyorsun sen merak etme’ demişti oğlum beni anlamıştı.
BİRTEN GÖKYAY:POLATLI GEZİMİZDEN ÇOK ETKİLENDİK
 Birten Gökyay,  Kadın Girişimcilerle birlikte Polatlı ziyaretinde Polatlı Ticaret Borsası’ndan çok etkilendik. Kaymakam ve Belediye Başkanı Polatlı’yı Çok güzel anlattı. Polatlı Ticaret Odası başkanı çok genç ve azimli idi. Kadın girişimciler adına Polatlı’dan umutluyum, diyerek Polatlı’nın Marka şehir olması hepimizi gururlandırır, dedi. Fakat en  önemlisi Gordion, Polatlı için biçilmiş kaftan  27 Dünya Turizm Günü’nde akın akın turistleri çekmeye aday. Bu anlamda yatırımlar hız kazanmalı ama  bizi en çok dünyaya tanıtacak  olan yol Sanat ve kültürden geçiyor diyerek bir kez daha Gordion için el ele vermeliyiz mesajına vurgu yaptı.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder