30 Eylül 2013 Pazartesi

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
BİR ZAMANLAR KÖYLERDE 
“KIRK YIL ÖNCE ÇOCUKLUĞU KÖYDE KALANLAR”
11 Ağustos Cuma…2000
Biz çocukluğumuzda neler neler yaşadık?...
Üzümü koruktan yedik
Bademi çiçekten gördük
Karpuzun çekirdeğini toprağa ellerimizle gömdük
Kızgın güneşte kavrula kavrula  bostan çapaladık,
Zerdali çaldık, ceviz ağacından düştük.
Söğütle, kavakla yarış ettik çocukça.
Yukarı çeşmenin oluklarına yün çakıldaklarını ıslardık
Sonra taşlarla  döve döve  kışları ıslanıncaya  kadar yıkardık.
Yüzümüz gözümüz çirklendi derdik köy şivesiyle
O kirli halimize öcül öcül gülerdik.
Şimdi  hatırlıyorum da koyunları  dikenlerin üzerine  özellikle sürerdik
Dikenlere takılan yünlerle
Bilir misiniz bilmem köylere çerçiciler gelirdi
Onlardan kırık leblebi, iğde, keçiboynuzu alır
Kıtır kıtır dişlerimizle ısırırken
Mutluluktan uçarken gözlerimizin ta içi gülerdi.
Çocukluk işte…
Ve çabuttan bebelerimiz kucağımızda
Annelerimiz rol model
Naylon terlikler ayağımızda
Umurumuzda bile değildi dünya.
Tozlu topraklı sokaklarda kaygısızca koşar oynardık çelik çomak
İp atlardık, seksek çizerdik,
Saklambaç, körebe derken yakantop ve dalyaaaaaa!
Uçurtmalar uçardı yüreğimizle.
Bayramlarda el öperdik
Fıstıl şeker torba torba.
Sonra ver elini dorukta arkadaşlarla çal çal oyna.
Her bahar hıdrellezde boyalı yumurtalar haydin kırlara…
Hoplaya zıplaya tavşanlardan daha hızlı sıçrardık dallara.
Çizgi filmleri biz kendimiz çizerdik.
Dağ bizim, bayır bizim, ebem kuşağı bizdik
Gökler de uçan kuş çocukluk bir avuç özgürlük
Hey gidi günler hey! Her şeye gülümserdik.
Dert yok, tasa yok!
Gülü solmamış  gelinlerin mor ipek şalvarı gibi
Bir yanar bir sönerdik.
Bizden biraz büyük adaşlarımız kına gecelerinde
Yaren olup oynardı çiftetelli, orta oyunu,
Teyzemin ak çarından siyah bukle saçları
Al çekisinden altınlar sarkardı sarı sarı
Çağırırdı hepimizi, kız akşam oldu gelin gayrı!
Kadınlarımız, ebelerimiz, bebelerimiz
Kirmanlarla eğrilirdi iplerimiz
Gaz lambasında ışırdı gözlerimiz
Gül dalına   asılırdı yün çorabımız.
Kanaviçeler, patiskalar çiçek çiçek
Çeyizler serilir tek tek mavi göğe karşı bayrak misali…
Saçlarımız yeşil sabun  tenimiz mis gibi  hacışakir kokardı.
Köyde eskiden şampuanları, parfümleri bilmezdik  ki.
Çocukluğumuzda…
Bisiklet  sürmedik, eşek üstünde gezdik.
O günler altın ve  60’lar  festival gibi bize göre…
Şimdi  kırmızı bisiklet çok moda ve
Kızlar aşk filmine hasta
Dnliyorlar Orhan ve Müslüm baba ve Ferdi Tayfur’a hasta.
Afacan oğlanlar bilgisayarda savaşıyor uzaylılarla.
Tabancalar çifte çifte vuruluyor insanlar filmlerde
Vizyona giren  her filmde kare kare.
Ortalık kan revan! Bir de  soruyoruz,
Acaba  biz insanlar neden olduk acımasız?
Çocukken de  şiddete karşıydım
Sapanları hiç sevmezdim kuşları yaralıyor diyerek.
EVET, BİZ ÇOCUKLUĞUMUZDA  MASUMCA KAHRAMANLARDIK!
Her cumartesi öğlen matinesinde sinemada
Cüneyt Arkın’la, Malkoçoğlu’na , Kartal Tibet’le Tarkan’a özenerek
 Kaleden kaleye kılıçlarla  atlayarak
 Kaç masa kaç sandalye ve dımışkılı  divanları kırarak
Zaman geçti gitti… Vay be, bile diyemedik.
Çünkü hemen ardında evlere konuk geldi televizyon
 Her mahallede bir evde çoluk çocuk sanki kuyruk
 İstiklal marşı okunana dek izledik, izledik.
ÇOCUKLUĞUMUZDA
BİZ NELER NELER YAŞADIK…
Okursunuz diyerek çok samimi hasretimizle içimizi döktük bu gün
Çöllerde serap misali; düşlerdeki yıllar ve , sayfalara ve sizlere…
Ya ötesi çocukluğumuzun?
Bir başka şehrin köşesi
Öteki şiirlerin hecesi bir gün …






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder