İKİNCİ BÖLÜM…
BİR ZAMANLAR KÖYLERDE
“KIRK YIL ÖNCE ÇOCUKLUĞU KÖYDE KALANLAR”
11 Ağustos Cuma…2000
Bahçelerimiz çalı çırpıyla
çevrili evlerimiz kamışlı dam ve
kerpiçten örülü
Mis gibi kireç kokardı odalarımız taze badanalı.
Ak topraktan
duvarları bulamaçlanmış tandırda
Ocak başında
sıralanırdık kardeşlerim ve ben.
Meşelerin
çıtırtısıyla karışır kızaran patates
çıtırtısı kuzinede
Isınan kaba kaba
bazlamalar…
Ve tereyağıyla
yağlanınca mis gibi kokardı arasında
Ufalama peynirle
tanışınca; olunca sıkı fıkı sevgili; ekmek ile peynir.
Markası ‘Delta’ radyolar
en çok da kırmızı rengi, evlere
giren en yeni konuktu.
Kızların başucunda yatarken de..
Türkülerde moda ‘Kırmızı
gül demet demet’
O günlerde babam da çok severdi, arada bir eşlik ederdi
Gür sesiyle…
Türküleri severdi gençliğinde.
Annem o küçük bahçede eğlenirdi her sabah vakti.
Salataları,
biberleri, Ayşe Kadın fasulyeleri gün ışımadan
Urglarından koparırdık taze gelin gibi.
Köyler eskiden bir
demet yasemen
Anılarında yaşayanlar
bilir bir de ben.
Cennet çeşmesi bizim meşeli dağın ardında
Kurtlar koynunda, çobanlar koynunda
Koyun-kuzu meleşir
bir garip ufkunda
Biz çocuklar eşek
üstünde kırda bayırda
Heybelerde somun, peynirle bir doyardık ki, şimdi bal börek
yesek
Yok nedense o eski kuru ekmekle peynirin tadı köylerde…
Kaybolmuş toyga aşı geçmişte
Kaymaklar dolanmaz
oldu seher yelinde!
Kafeteryalar da tost ekmeğe hamburgere koşuyoruz
Akın akın…
Sorun bakın
katmer katmer
tereyağlı gözlemeye…
hiç arayanı soranı
var mı bu yakın.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
BİR ZAMANLAR KÖYLERDE
“KIRK YIL ÖNCE
ÇOCUKLUĞU KÖYDE KALANLAR”
11 Ağustos Cuma…2000
OĞLAN EVERME ADETİ..
Dibeklerde elma
yanaklı kızlar, mangal yürekli oğlanlar
Ve annemin
bir fakir oğlana karasevdalı ahretliği
Yarma, bulgur döverlerdi perçemleri saçılırken havalara
Bilek gücüyle o
ağır tahta tokmakla zınk diye vururken
Güneşler açardı
yüzlerinde gümüş gümüş.
Mutluluklar yayılırdı alına, gerdana;bedenler sırılsıklam.
Mütemadiyen tokmaklar inerdi balyoz misali buğdaya sert ve
tek tek!
Bu arada yavuklular
birbirine işaret verirdi
Kaş çatarak, göz süzerek ve
tek tek.
Ve en önemlisi dibek
başında kaynanalar izlemede
Gonce gonce gül
fidanı kızları ince eleğe dizmede
Tartınaraktan… tartaraktan.
Çünkü;
Aslan gibi damatlık oğulları var ya.
Güz gelince dibek başı güzeli,
Onbeşli Gültaze verilince bıyıkları yeni terlemiş emmoğluna,
Lokumla bisküvi sarılırdı hemen ağızlara
Yanında karanfil kokulu
okunmuş şerbet kan kırmızı
Bardak bardak tutulur köy odasında sanki atalarımızın kımızı.
Kaynatalar söz kesilir kesilmez hemen alır gelin kızını
Nereye?
şehre.
Kime ? Dişçiye.
Adettendi birer ikişer altınla kaplanırdı dişler;
Pembe dudaklar aralanınca
parlardı sarı sarı altın dişler.
Sonra basmacıya
ardında altıncıya
Kız almak kolay mıydı köylük yerde.
Beş metre kadife
şalvarlık, yüz metre yolluk
Al babası şu da beş bin kayme başlık,
Yazılı kağıtta yüz
kilo da yün hem de yıkanmış yorganlık denirdi.
Kız beşikte çeyiz
sandıkta babası; anadan gören yüklük
Babadan gören mal yığarmış diye diye
Gelinkızın boynu koynu dolu;
Kınalı ellere
takılırdı bir bir bilezikler
Gramseler kırmızı kurdelalı, sarı liralar çil çil
Nişan töreni için;
Maharetli, köyümün
kadınları Allah için
Oklavalar ince belli pazılar tülbent gibi biçim biçim.
İpince açılınca baklavalar kırk kat
Sacarasına uzanırdı
yeme de yanında yat.
Tezek, kerme
korunda sanki ateş ve aşkın dansında
Zini zini kat kat
kağıt gibi kırk katlı tatlılar
Haydi buyurun murat
almaya gelen kırk ayaklı atlılar
Der gibi şıkır şıkır
şerbeti ile yenirdi tatlılar.
Ortaoyununda davul çalar oynar zeybek efeler
Takı takılır, gelin
kız el öperek eğlence sona ererdi.
Kaynatası; düğün
bıldıra pancar parasına
Şimdilik hakkınızı helal
edin der, giderdi.
KADINLAR ORTA ÇEŞMEDE
Orta çeşmede bir hayrat, kara kara kazanlar
Kara yazı yazanlar
gibi kızıl bakır kazanlar
İçinde kaynardı çiğdem çiçeği çamaşırlar.
Kille ovulurdu pembe
fistanlar, al yazmalar
Tokaçla döverdi
Hatice, Ayşe yengeler
Anasının,
kaynanasının şalvarını
Babasının
kaynatasının gömleğini
Bir
boylu(hamile)gelinin sırtında karagözlü
bebesi
çatırdım ayazda,
Ağzı burnu sümük
içinde üşümüş garibim besbelli.
Elinde ağda –pekmez
sürülü bir dilim somun ekmek
Diğer yanda biz kayardık muşambayla karlı tepelerde
Kanatlı meleklerdik
de sanki uçuyorduk yıldızlarda…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder